Flört Döneminde Beslenme
Birinden hoşlanmaya başladığınızda, karşılıklı olsun veya olmasın, duygularınız davranışlarınızı etkiler. Böyle dönemlerde kendinize daha fazla dikkat etmeye başlarsınız. Örneğin; giyiminize özen gösterirsiniz, dış görünüşünüzün farkındalıkları olumlu/olumsuz zihninizi eskisinden daha fazla meşgul eder ve rahatsız olduğunuz kilolarınız varsa bunların önemi artar. Sürekli ertelenen ‘spora veya diyete başlama’ durumları için istenilen motivasyon kaynağını bulmuş olursunuz. Böylece, tercih ettiğiniz besin grupları da otomatik olarak değişir. Karbonhidratlar dışarı, sebzeler içeri gibi.
Yapılan araştırmalar bu süreçte kişilerin beslenme düzenleriyle ilgili araştırma yaparak bilinçlendiğini göstermiştir. Eskiden ‘çok yoruldum hadi yemeğe çıkalım’ da tüketilen besinler artık bu bilgilerle seçilmeye başlanır. Ara öğünler atlanmaz, evde sağlıklı yemek pişirmeye zaman ayrılır. Gerekli görülen durumlarda da diyetisyenle görüşmeye başlanır. Diyelim ki flört ettiğiniz kişiyle yemeğe çıkacaksınız, karşınızdaki kişi menüdeki seçiminizi ve yeme davranışınızı ne kadar etkiliyor? Sıkça konuşulan konulardan biri de budur. ‘”Karşısında rahat rahat yemek yiyemiyorum” ya da “İştahım kapandı, açım ama hissetmiyorum bile”. Flört dönemlerinde çıkılan yemekler için kurulan bu cümleler size de tanıdık gelebilir. Peki bu durumlarda ortaya çıkabilecek fizyolojik durumlar nelerdir? Eğer gün içerisinde de yeterli miktarda besin alınmamışsa kan şekeriniz düşebilir, kendinizi rahatsız hissedebilirsiniz. Bu da randevunuzun istediğiniz gibi geçmemesine sebep olabilir.
Yaşanabilecek bir başka durum ise o anda herhangi bir olumsuzluk hissetmeseniz bile yalnız kaldığınızda tükettiğiniz besin miktarında artış/tıkanırcasına yeme olabilir. Sağlıklı beslenme düzeninizin bozulması da bununla beraber gelmiş olur ve kendinizi başarısız hissedebilirsiniz.
Flört dönemi bireylerin birbirini tanımaya çalıştığı, kimi zaman duygusal iniş çıkışların olduğu bir deneme sürecidir. Süreç sonunda alınan kararlar her zaman ortak olmayabilir. Devam etmek istemeyebilir ya da karşınızdaki kişinin bu dönemi sonlandırması durumuyla karşı karşıya kalabilirsiniz. Eğer sonuç sizi üzgün, kırılmış, hayal kırıklığına uğramış gibi duygu durumlarına sürüklerse yeni bir beslenme dönemine girmiş olursunuz. Kendinizi duygusal boşluklarınızı yemekle doldurmaya çalışırken ya da tamamen yemek yemeyi unutmuş halde bulabilirsiniz. Bu yüzden motivasyon kaynağını bulmak önemlidir fakat bunu tamamen bir kişiye/duruma bağlı tutmamak gerekir. Başlangıç adımını atmanızda yardımcı faktörleri geçici görüp, farkındalıklarınızla yola devam ederseniz daha kalıcı ve faydalı sonuçlar alabilirsiniz.
BESİNLERİN İÇİNDEKİ MUTLULUK SIRRI
Depresyon, obsesif kompulsif bozukluk, anksiyete, panik bozukluğu gibi durumlarda psikiyatristlerin önerdiği antidepresanların içinde bulunan mutluluk hormonu besinlerle de alınabilir mi ? ‘Serotonin’ adı verilen bu hormonun eksikliği mutsuz, bitkin, kaygılı hissetmenize yol açabilir. Beyin bir amino asit olan triptofanı serotonin yapımında kullanır. Triptofandan fakir beslenme alışkanlıkları da düşük serotonin seviyelerine neden olup, bireylerde depresyon, baş ağrıları ve uyku problemlerine yol açar.
Yaygın eksikliğinde yukarda belirtilen tanılar koyulabilir, antidepresan ilaçlarıyla serotonin sistemindeki bu tip bozulmalar, beyin hücrelerindeki serotonin miktarını arttırarak düzeltilebilir.
Yani mutluluğun hormonunu bildiğimize göre, bu hormonun bulunduğu besinleri neden tüketmeyelim ?
Proteinler:
Somon, sardalye, taze ton balığı, kırlangıç balığı, uskumru ve pisi triptofandan zengin olup serotoninin mükemmel kaynaklarındandır.
Hindi ve tavuk gibi kümes hayvanları, sığır, kuzu eti serotonin oluşturulmasını kolaylaştıran amino asit ve diğer besin öğelerini içerir.
Yumurta serotonin üretimi için esansiyel yağ asitleri ve aminoasit içerir . Yumurtanın beyazı iyi bir kaynaktır.
Süzme peynir, çedar ve gravyer peyniri, süt ve yoğurtta serotonin seviyelerini arttırmak ve korumak için iyi besinlerdir.
Mercimek, maş fasulyesi, nohut, bezelye, lima fasülyesi ve diğer fasülye çeşitleri serotonin bulunan kurubaklagillerdir. (Kurubaklagiller protein grubuna girer.)
Tahıllar:
Esmer pirinç, buğday tohumu, kepekli tahıllar, maya özü ve bira mayası serotonin üretimine yardımcı besin öğeleridir.
Kahvaltılarda tüketilen bir yulaf ezmesi, granola , tam tahıl gevreği yada tam tahıllı bir muffin serotonin kaynaklı bir güne başlamanızı sağlar.
Yağlar:
Serotonin üretimini arttırmak için esansiyel yağ asitleri (omega 3 ve 6) de gereklidir.
Ceviz ve keten yağında omega-3 yağ asitleri , kanola, üzüm çekirdeği, aspur, ayçiçeği ve buğday tohumu yağında omega-6 yağ asitleri bulunur.
Meyveler:
Muz , kivi , ananas , erik, greyfurt, mango, tatlı ve sulu ve kavunda yüksek serum konsantrasyonu vardır. Böylece serotonin üretimine yardımcı olur. Domates ve avokadoda beyinde serotonini optimal düzeye getirmek için gerekli besin öğelerinden zengindir.
Sebzeler:
Mısır, brokoli, karnabahar, brüksel lahanası, ıspanak , kuşkonmaz gibi yeşil yapraklı sebzeler.
Kabuklu fırınlanmış patates ve mantarda zengin serotonin kaynaklarındandır.
Soya ürünleri ( tofu , soyasütü , soyafasülyesi ) serotonin seviyelerinin stabil kalmasına yardımcı olur.
Kakao:
Yüksek oranda fenilalanin içerir, depresyon tedavisinde kullanıldığı çalışmalar da vardır. %70 ve üstü kakao içeren bitter çikolatalar tercih edilebilir.
Diyetisyen Ela KALE